
Dijital Çağda Değişim Yönetimi
İnsan odaklı bir şekilde her fazda sıfırdan başlamayı göze almamız gerekiyor.
Dördüncü sanayi devrimini yaşadığımız ve hızla dönüşen günümüz dünyasında en önemli gündemlerimizden olan ‘değişim’ artık herkesin bilgi sahibi olması gereken konulardan bir tanesi. Hiç durmadan evrilen, değişen dünyada bireylerin olduğu kadar kurumların da ayak uydurması gereken çok önemli değişiklikler saatler içerisinde olabiliyor ve bu hızlı değişime ayak uyduramayan şirketler çağın gerisinde ve yalnız kalabiliyor.
Değişim yönetimi, kurumların bu sürekli evrilen dünyada yaşadığı zorlukların üstesinden gelmeleri için konumlanmış bir disiplindir. Bu konudaki uzmanlar değişen dünyayı ve gidişatı inceler, dönüşüm projesini koordine ederek rehberlik sağlarlar.
Bahsettiğim değişimi ise yönlendiren birçok parametre var; rekabet, sosyo-ekonomik durum, çalışan ihtiyaçları, teknoloji…Durum böyle olunca tüm bu parametrelerin düşünülerek hızlı bir şekilde aksiyon alınması ciddi miktarda kaynaklara yatırım, zaman, eğitim, uzman yardımı ve para gerektiriyor. Aynı şekilde kurumların yeni teknolojilere adapte olması, birlikte yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Bu hiç bitmeyen değişim aynı zamanda hiç bitmeyen bi öğrenme sarmalı yaratıyor.
Birbirini doğuran bu durumlardan bahsetmem gereken bir diğeri ise hızla dönüşen teknoloji ve bitmeyen öğrenme sarmalıyla birlikte bir kültürel değişimin de kaçınılmaz olması.
Bir düşünün; senelerdir alanının en iyilerinden biri haline gelmiş bir şirket, teknoloji her gün bilmediği bir şeyler olduğunu söyleyip duruyor. Artık öğrenmenin kaçınılmaz olduğunu, öğrenmezse geride kalacağını fısıldıyor; geride kalacak ve yalnız olacaksın çünkü tüm dünya değişiyor! Durum böyle olunca koca koca kurumlar da eski mükemmelliyetçi-liklerinden vazgeçmek zorunda kalıyorlar.
Bireyden kuruma, kurumdan bireye, teknolojiden herkese..Bitmeyen karşılıklı bi etkileşimle süren bu durum kültürel değişimi beraberinde sürüklüyor. Artık eski bariyerlere odaklanıp kalmıyoruz, yenileri geliyor; gelen de kısa bir sürede bariyer olmaktan çıkıyor. Teknolojik değişim; baktığımız yönü değiştirmekle kalmıyor, gördüğümüzü algılayış biçimimizi ve bunun kültürel yansımalarını da değiştiriyor.
Teknolojik değişim bunu yaratsa da insan odaklı bir şekilde kalmamız ise büyük önem taşıyor çünkü adapte olması gereken kişi yine insan. İnsan odaklı devam edebilmek için de her fazda yeniden başlamayı göze alabilmemiz gerekiyor. İnsan odaklı, kurumlar ve bireyler aracılığıyla kültürel değişime öncülük eden bu değişim(ve tabii değişim yönetimi) bizi değer temelli bir kompozisyona da dahil etmiş oluyor.
Peki bu kadar hızla değişirken değişim yorgunluğu konusunda neler yapmalıyız? Değişim yorgunluğunu engellemek için öncesinde ve sonrasında neler yapılmalı?
Bunun gibi önemli konular için blogumuzu okuyor olmanız beni ne kadar gururlandırsa da öncelikli olarak bir değişim yönetimi uzmanına danışmanız, tabi sizlerin ve kurumunuzun da bu konudan haberdar olması; önemini kavramış olması gerekiyor.
Sonrasında ise size şöyle tavsiyelerde bulunabilirim:
- Değişim ihtiyacının nedenleri, yol haritası ve vizyonunu net bir şekilde ortaya koyabiliyor olmanız çalışanlarınızın güvenini arttırdığı gibi sizin de işinizi kolaylaştıracaktır.
- Yalnızca uzun süreli değil kısa dönemli hedefler de koyulmalı ve kısa dönemdeki hedefler kutlanmalı.
- Çalışan ihtiyaçları ve eğitimi önceliklendirilmeli, ‘insan odaklı’ yaklaşım sürdürülmeli.
Toparlamam gerekirse; hızlı dönüşen dijital dünyada geri planda kalmamak ve zorlukların üstesinden gelmek için konumlanmış bir disiplin olan değişim yönetimi, değer yaratımıyla ve ‘insan odaklı’ bir yaklaşımla hareket eder. Yalnızca kurum içi değil kültürel bir değişimi de koordine eder ve bu konuda rehberlik sağlar.
Biz de bu rehberlikten olabildiğince faydalanmalı, değişim yönetimi ve hızla değişen dünyamızdan haberdar olmalı; günün sonunda önemli olanın ‘hız’ ve ‘insan odaklı’ çalışmak olduğunu unutmamalıyız!
Elanur ERDOĞAN