
Huzura Ulaşmak: Zorlukların İçinde Güzellikleri Keşfetmek
Gerçek huzur ve mutluluk, zorluklar karşısında yılmadan, birbirimize destek olup sevgiyle kucaklayarak oluşturduğumuz bir dünyada anlam kazanır.
Merhaba! Bugün gerçekten güzel bir gün, değil mi? Peki bir günün “güzel” olması ne anlama geliyor? Aslında bu, kişiden kişiye ve durumdan duruma değişir. Bana göre güzel bir gün; enerjimizin yüksek olduğu, olaylara pozitif bir bakış açısıyla yaklaştığımız, yeni şeyler öğrendiğimiz, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde günü geçirdiğimiz ve gün sonunda kafamızı yastığa koyduğumuzda vicdanen ve ruhen huzurlu hissettiğimiz bir gündür.
Peki, her günümüz güzel olabilir mi? Ve gerçekten her günümüzün iyi geçmesini ister miyiz? Eğer her günümüz aynı derecede güzel geçerse bu güzelliklerin farkına nasıl varabiliriz? İnsan doğası gereği unutkan bir varlık olduğu için bazı önemli anları yaşaması ve ders çıkarıp unutmaması gerekir. Hayatımızın her günü sorunsuz ve mükemmel olsaydı bu güzelliklerin kıymetini anlayabilir miydik? Dünyada çeşitli sıkıntılarla yüzleşiyoruz ve onlarla başa çıkmak zorundayız ancak bu zorlukları da bir anlamda sevmiyor muyuz?
Zorlukları tatmadan güzelliklerin değerini anlayamayız. Tabii ki sürekli zorluklarla geçen bir hayat da insanı yıpratabilir ve bu da benliğimiz açısından kötü bir etkiye neden olabilir ama sıkıntılarımızı, korkularımızı, zorlandığımız durumları da kabul etmeliyiz çünkü bu anlar bizi biz yapan, gelişimimize katkı sağlayan ve var olmamızı mümkün kılan değişimler yaratır. Kişiliğimiz, mantığımız ve duygularımız değişirken, aslında insan kendini yeniden yaratmış olmaz mı? Acılarımızı, değişikliklerimizi, korkularımızı, farklılıklarımızı ve kültürlerimizi kapsayıp anlamaya çalışarak daha huzurlu bir yaşama doğru ilerleyebiliriz. Buna ihtiyacımız var mı? Evet, bence var çünkü yaşadığımız bu dünyada zaten sıkıntılarımız varken huzura kavuşmak için bu süreci yaşamak dönüşüm dolu bir yolculuk olacaktır.
Çeşitliliklerimizin değerini anlamak, farklı yaşam görüşlerini anlamaya çalışmak, yargılamadan ve ötekileştirmeden farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek birbirimize destek olmak, hepimizin arzuladığı gibi birbirimizin elinden tutup yuva olmayı kim istemez ki? Zorlandığında, nefes alamadığında, yıprandığında, tam düşecekken bir başkasının ve belki de normal şartlarda hayatında ona yer vermeyeceğin biri elinden tutup şefkatle ‘’Yanındayım’’ derse ve içten bir sarılma ile sevgisinde kaybolursan nasıl hissedersin? Şefkatle verilen bu desteği red mi edeceksin yoksa sana sunulan sevginin huzurlu kollarında olmayı mı seçeceksin? Birini tanımadan önce dilini, dinini, ırkını, yaşam tarzını, felsefesini veya tuttuğu takımı bile bilmeden arkadaş olabiliyorsak ve ilk başta kapsayıcı yaklaşabiliyorsak sonradan gelen bu ötekileştirme ve zorbalık neden? Hiçbirimiz bir başkasının hayatında neler oldu, nasıl bir yaşamı var, nasıl büyüdü, hangi olayları atlattı bilemeyiz. Bu nedenle her insandan da aynı şeyleri beklemek adil olmaz.
Burada vurgulamak istediğim nokta, zorluklarımızın ve sıkıntılarımızın ortasında birbirimize yuva olabilmek ve güzel günlerin tadını çıkarabilmek. Huzura kavuşmak istiyorsak, başkalarına da huzur vermeliyiz; sevgi görmek istiyorsak, sevgi göstermeliyiz. Güzel günler böylece kapımızı çalacak ve biz de bu güzelliklerin değerini tam anlamıyla kavrayacağız. Daha nice güzel günler için hep birlikte çabalayacak ve güzel günlere “Hoş geldin!” demek için kapımızı açacağız.
Şevval BİNGÖL