Skip links

İÇİMİZDEKİ GÜÇ: BENLİĞİMİZ

“Peki Sen Aslında Kimsin?”

Yaşamımız boyu aslında kim olduğumuzu bulmaya çalışırız. Şanslıysak yaşam maceramızı tamamlarken kendimizin kim olduğunu bilerek biter bu yolculuk ama bir de kaybolmuşlar vardır. Kaybolmuşlar diyorum çünkü benlik arayışı yaşam boyu bitmeyebilir ve bu da bizde kaybolmuşluk hissi yaratır. Yollar hep sisli, su hep bulanıktır.

Sizce bizi biz yapan değerlerden kaçını biz seçtik? Aslında bize uymadığını düşündüğümüz fikirlerin kaçını değiştirip hayatımıza uygulayabildik? Benliğimiz oluşurken ne kadar özgür kalabildik? ‘‘Ben’i değiştirmek neden bu kadar zor?’’

Schopenhauer bu konudaki fikrini şu şekilde dile getirmiştir: “Doğumundan beş dakika sonra ismine, milletine, dinine ve mezhebine karar verirler ve sen ömrünün geri kalan kısmını seçmediğin şeyleri savunarak geçirirsin.” Hayata gözlerimizi açtığımız anda bize yüklenen bazı değerler vardır. Büyürken o değerlerle harmanlanarak büyürsün. Ailen, çevren zihnine farklı düşüncelerin tohumlarını eker ve nihayet büyüdüğünde, kendi özünü sorgulamaya başladığında, sana bu zamana kadar ‘‘doğru’’ olarak gösterilen davranışlar ‘‘yanlış’’ gelebilir. Zamanla hayata dair yeni fikirler edinirsin, yeni bilgiler öğrenirsin, başka bir dünyanın varlığını hissedersin. Sonra en başta bahsettiğim o kaybolmuşluk hissi başlar. ‘’Ben aslında şu an olduğum kişi miyim, olmak istediğim kişi mi?”  cenderesi sizi esir alır. Bir yanınız köklerinizi koparıp gitmek ister, diğer yanınız o köklere sıkı sıkıya bağlanmak ister çünkü değişim zordur. Bir yanınız geçmişiniz diğer yanınız geleceğinizdir ve siz şimdiki zamanda hapsolmuşsunuzdur. Kapıyı açıp evden çıkmak, bir bilet almak, bir başvuru yapmak sizin için çok zordur çünkü tüm bunlar yeni bir hayatın ilk adımlarıdır ve ilk adımlar genellikle öğretici olduğu kadar zorlayıcıdır.

İşte tam bu noktada yapmanız gereken tüm zincirlerinizi kırıp bir adım atmaktır. Hayattaki yenilikler her zaman ruhumuza, zihnimize zor gelir çünkü her yenilik geçmişinizden bir bağı kökünden söker atar ama tam o yerden yeni bir filiz yeşerir. İşte bu filiz yeni benliğinizin ilk temelidir. Siz son süratle özgürlüğünüze koşarken arkanızdaki gölge sizin doğrularınızla yeniden doğan benliğinizdir.

Kişinin kendini bulması öyle bir anda olmaz tabii. O zincirler hemencecik kopmaz. Ben bu yolculukta en faydalı olayın bir süre aileden, alışılageldik çevreden uzakta yaşamak olduğunu düşünüyorum. Kişi, bağımsız bir birey olarak yaşayıp kendi içine dönmeye başladığında kendine dair kararlar alması ve bu kararları uygulaması daha sağlıklı olur çünkü artık hayatının ipleri kendi elindedir. Bu yolculukta yapılan okumalar, katıldığınız eğitimler hatta gittiğiniz konserler, izlediğiniz filmler bile inşa ettiğiniz benliğinize bir tuğla koyar. Bazen tüm bunların gelişiminize hiçbir katkısı yokmuş gibi hissedersiniz ve karamsarlığa kapılırsınız, pes etmek istersiniz ama siz fark etmeseniz de doğru adımları attığınız takdirde uzun vadede dönüştüğünüz kişi tam da sizin olmak istediğiniz kişidir.

Artık kendi hayatınızı ertelemek, kaçırmak istemiyorsanız yarın uyanırken gözlerinizi yeni bir sayfaya açın. Uzun zamandır ertelediğiniz o başvuruyu yapın, o eğitime katılın, o bileti alın ve benliğinizin özgürlüğe uçmasına izin verin. Hayatta birçok zorluk, sayısız engel olacak elbette. Eğer siz gerçekten kim olduğunuzu bilirseniz kendi benliğinizden eminseniz sizi hiçbir zorluk yıkamaz. Gözlerinizi kapatıp derin bir nefes aldığınızda içiniz huzurla dolsun istiyorsanız kendinizi ‘’kendi istediğiniz gibi’’ inşa edin. En büyük özgürlüğünüzün kendiniz olmak olduğunu unutmayın.

Ee peki siz o bileti ne zaman alıyorsunuz?

 

 

ESRA ÖNCÜ

 

 

 

Leave a comment