Skip links

İz Bırakan Sessizlik

Başarı yalnızca görülmek değil, iz bırakabilmektir.

Başarı gerçekten neyle ölçülür? Alkışlarla, spot ışıkları altında olmanın getirdiği görünürlükle mi yoksa sessizce ama derin izler bırakmakla mı?

Günümüzde başarı, sosyal medyada paylaşılan övgü dolu mesajlar, haberlerde yer almak ya da milyonlarca takipçiye sahip olmakla eşdeğer hale gelmiş gibi görünüyor ancak tarihe baktığımızda, dünyayı değiştiren pek çok insanın, sahnenin önünde değil, perde arkasında sessizce çalışan isimler olduğunu görüyoruz.

Aslında bu, günümüz insanı için büyük bir ikilem yaratıyor çünkü sürekli bir şeyleri paylaşmaya, başarımızı duyurmaya, her adımımızı gözler önüne sermeye teşvik ediliyoruz. Sosyal medyada bir başarıyı paylaşmadığımızda, sanki hiç olmamış gibi hissediyoruz ama belki de en değerli başarılar, kimse bilmeden kazanılanlardır. Gerçek başarı, alkışlardan bağımsızdır. Bir şeyi sırf başkaları görsün diye değil, gerçekten anlamlı olduğu için yapabilmektir.

Bazı insanlar sessizce dünyayı değiştirir. Onlar, sahnede olmayı seçmezler ama sahnenin temelini inşa ederler. 

Mesela, Ronald Wayne adını kaç kişi duymuştur?  Apple’ı Steve Jobs ve Steve Wozniak ile birlikte kuran üçüncü ortaktı, ama girişimcilik dünyasının getirdiği risklerden çekindiği için Apple’daki hisselerini çok erken bir dönemde sattı. Bugün Apple, dünya çapında en büyük teknoloji şirketlerinden biri; ancak Wayne, gözlerden uzak bir hayat sürmeye devam etti. Onu tarih kitaplarında sıkça görmesek de attığı o ilk adımlar olmadan belki de teknoloji dünyası çok farklı olurdu.

Benzer şekilde Amancio Ortega, Zara’nın kurucusu ve moda dünyasında devrim yaratan isimlerden biri olmasına rağmen, medyanın ilgisinden hep kaçtı. O, hızlı modayı erişilebilir hale getirerek milyonlarca insanın giyim alışkanlıklarını değiştirdi fakat onun için önemli olan röportajlar vermek, sosyal medyada öne çıkmak değil; yarattığı değerdi. Şirketi devasa bir marka haline gelmişken, kendisi hiçbir zaman ön planda olmayı seçmedi.

Bir başka ilham verici sessiz kahraman ise Grace Hopper. Bugün kullandığımız yazılım dillerinin temellerini atan bilgisayar bilimcilerinden biri olmasına rağmen, adı çoğu zaman bilinmez. O, bir kadın olarak erkek egemen bir alanda devrim yarattı, ancak yaptıklarını duyurmak yerine, geride kalıcı bir miras bırakmayı seçti.

En büyük başarılar bazen sessizlikte büyür. Gerçek başarı, bir tabelaya isminin yazılması değil; bir fikrin, bir hareketin, bir değişimin kalıcı olmasıdır. Büyük işler, sessizce ve sabırla inşa edilir. Eğer odağınız başkalarının takdiri olursa, sürdürülebilir bir başarı elde etmek zorlaşır. 

Öne çıkmak için alkış beklemek yerine, yaptığınız işin değerine inanmalısınız çünkü gerçekten anlamlı olan şeyler, er ya da geç hak ettiği değeri görür. Küçük bir fark bile zamanla büyük değişimlere dönüşebilir. Sessiz başarı her zaman fark edilmeyebilir, ancak bu onun değerini azaltmaz. Tam tersine, belki de en saf ve en anlamlı başarı, takdir edilmeyi beklemeyendir.

Bugün başarıyı yalnızca görünür olmakla ölçen bir dünyada yaşıyoruz. Oysa her alkışlanan şey kalıcı değildir, ama gerçek etki bırakanlar unutulmaz. Başarı yalnızca görülmek değil, iz bırakabilmektir. Eğer içten gelen bir tutkuyla çalışıyorsanız, ışıklar üzerinize dönmese bile gerçek başarı oradadır çünkü bazen en büyük değişimler, en derin sessizliklerde büyür.

 

Esra ÖNCÜ

Leave a comment