
Tükenmişlik: Yalnızca Bir Son Değil, Belki de Bir Başlangıçtır
Yorgunluk ve isteksizlik bazen kaybolmanın değil, kendini bulmanın habercisidir.
Günümüz dünyasının en popüler fikirlerinden biri de bir tüketim toplumu haline gelmiş olduğumuzdur. Popüler kültürün de etkisiyle bireyler harcamalarını giderek artırıyor ve bunu yalnızca ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aynı zamanda kimliklerini ifade etmek ve toplumsal konumlarını belirlemek amacıyla da yapıyorlar. Peki, yeni dünya düzeninde artık biz de tükeniyorsak?
Tükenmişlik, tıbbi bir terim olarak kişinin iş veya sosyal hayatıyla ilgili yaşadığı stres ve baskının kontrolden çıkması sonucunda enerjisinin düştüğü, duygusal olarak bu süreci yönetemediği ve yıprandığı bir durumdur. Zaman zaman işleri halletmeye o kadar odaklanırız ki yaşadığımız stresin, üzüntünün, baskının farkına varmayız. İşin üzücü yanı, bazen bunu bize yapan yine kendimiz oluruz. Kendimize o kadar yükleniriz ki sadece başarıya odaklanırız. Duygularımızı bir kenara bırakırız ve sonuca ulaşmak için gerekli her şeyi yaparız.
Başaracağımızdan o kadar eminizdir ki aksi durumda ne yapacağımızı hiç düşünmeyiz. Tüm mutluluğumuz ve iç huzurumuz o başarıya bağlıdır. Nihayetinde o başarı gelmez. Kararlı kişiliklere sahibizdir ki hemen pes etmeyiz; başka yollar ararız, yeni işlere kalkışırız. Sonuç maalesef yine değişmez. Bu durum birkaç kez tekrarlar ve durup bir nefes aldığınız ilk fırsatta, derin bir isteksizlik ve ümitsizlik düşüncelerinize ilmek ilmek işlenir.
Bundan sonraki her işinizin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünürsünüz ve artık hayatınızda yeni işlere yer yoktur. Ve evet… işte bu, tükenmişlik tam olarak böyle hissedilir.
Bu durumun farkındaysanız ilk aşamada bundan kurtulmak isteyebilirsiniz. İçinizde rahatsız edici hislere sahipsinizdir fakat bu hisleri yine görmezden gelirsiniz. Hatta çoğumuz yeni hobilere yönelir. Belki örgü örmeye başlarsınız, kitaplara sararsınız birkaç hafta ya da saatlerce dizi/film izlersiniz.
Bunların hiçbiri kalıcı olmaz çünkü bu aktiviteleri aslında içinizden geldiği için değil, hislerinizi ertelediğiniz için yapıyorsunuzdur. Bu sürecin böyle devam edeceğini ya da bunun tekrar “iyi” hissetmenizi sağlayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Muhakkak o hisler baskın gelecek ve size kendilerini gösterecekler.
Yapmanız gereken sadece kötü hislerinizi kabullenmek. Evet, kötü hissediyorsunuz çünkü başarısız oldunuz, çünkü birkaç kez denemiştiniz, çünkü çok emek vermiştiniz, çünkü başarılı olmanız gerekiyordu ama olamadınız. Ve evet, bunların hepsi çok normal çünkü biz insanız ve ne hayatın ne de kendimizin bize başarı borcu yok.
Bazen sadece olmayacağını kabul etmemiz gerekir. Sadece çabalamak çözüm olmayabilir. Her şeyin çözümü olmayabilir ama kendimize şefkat göstermek her zaman elimizdedir. En önemlisi de hayatımız boyunca aynı döngüyü sonsuz defa yaşayacağımızdır.
Kötü hissediyoruz ve bunu kabullendik. Peki şimdi ne yapıyoruz?
Şimdi kendimize çok uzun olmayan ama bize iyi geleceğine inandığımız küçük bir zaman tanıyoruz. Bu süre içerisinde gerçekten hoşumuza giden, yaparken keyif aldığımız işlere yöneliyoruz. Aileyle, arkadaşlarla vakit geçiriyoruz ya da dışarıda kısa yürüyüşlere çıkıyoruz. Kendimizi iyiye ve güzele teşvik ediyoruz. Artık hayat eskisi kadar kötü değil gibi, ne dersin?
İşte şimdi yeniden başlıyoruz. Ama bir farkla: başarısız olabilirsin ve bunu kabullendin. Yine de bu seni yıldırmayacak, fikrinden vazgeçirmeyecek ya da tekrar denemene engel olmayacak.
Unutma, bu bir yarış değil. Hayat bazen durmayı, vazgeçmeyi ve sadece nefes almayı da öğretir. Tükenmişlik, yalnızca seni yoran bir süreç değil; aynı zamanda kendini yeniden tanıman, önceliklerini gözden geçirmen ve hayatla barışmanı sağlayacak bir dönemeç olabilir. Belki bu sefer her şey istediğin gibi gitmeyecek ama artık sen de biliyorsun; başarı her zaman sonuçta değil, bazen sadece denemekte gizlidir.
Ve bazen, sadece devam ediyor olmak bile yeterince güçlü olmaktır.
Esra ÖNCÜ