
Zorbalık ve Linç Kültürüne Dur De!
Zorbalık, sadece anlık bir olgu değil, bir bireyin tüm yaşamını etkileyen travmalar yaratabilir.
Günümüzde, sosyal medyanın etkisiyle hayatımıza giren yeni terimler ve olgular, toplumsal yapıyı ciddi şekilde etkiliyor. Zorbalık ve linç kültürü, dijital dünyada daha da yaygınlaşarak, insanları hem fiziksel hem de dijital olarak hedef alıyor.
Özellikle gençler ve çocuklar arasında birbirlerine uygulanan siber zorbalık, çevrimiçi şiddet ve dijital taciz, tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda.
UNICEF’in verilerine göre, 15-24 yaş arasındaki gençlerin %70,6’sı internette bu tür şiddet içerikli davranışlara maruz kalmaktadır. Ayrıca, 2024 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan bir araştırmada, her 6 ergenden birinin siber zorbalığa maruz kaldığı belirtilmiştir.
Bu oranlar, dijital dünyanın bireyler üzerindeki etkisini ve çevrimiçi şiddetin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Bu nedenle, çocuklar ve gençler için çevrimiçi şiddetin önlenmesi adına kararlı ve etkili adımlar atılmalıdır.
Zorbalık, sadece anlık bir olgu değil, bir bireyin tüm yaşamını etkileyen travmalar yaratabilir.
Okulda, iş yerinde veya çevrimiçi platformlarda yapılan sözlü ve yazılı zorbalıklar, bireyin kendine olan güvenini sarsarak, derin izler bırakabilir. Küçük yaşlarda yaşanan olumsuz deneyimler, gelecekte kişiyi ciddi şekilde etkileyebilir. Sınıf içinde yapılan küçük düşürücü yorumlar, dış görünüşe yönelik hakaretler ya da kişiye doğrudan yöneltilen saldırılar, kişinin ruhsal sağlığını bozar ve uzun vadede psikolojik hasarlar bırakır.
Araştırmalar, kızların siber zorbalığa maruz kalma oranının erkeklere göre çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu noktada, kadınlar arasında da birbirlerine uygulanan zorbalık seviyesi, kabul edilemez bir noktaya gelmiştir.
Sosyal medya platformlarında herkesin kendisini “eleştirme”, “linç etme” veya “hakaret etme” hakkına sahip olduğu düşüncesiyle hareket etmesi, dijital zorbalığın artmasına yol açmaktadır fakat unutmamalıyız ki, bu tür davranışlar bir insanın hayatını altüst edebilir ve psikolojik anlamda büyük travmalara sebep olabilir.
Her birey, saygıyı ve insan onurunu hak eder. Zorbalık ve linç kültürünün normalleşmesi asla kabul edilemez. Toplum olarak, bu tür davranışları kınamak ve engellemek adına güçlü bir duruş sergilemeliyiz. Özellikle kadınlar, birbirlerine karşı empatiyle yaklaşmalı ve dayanışma göstermelidir.
“Kadın, kadının yurdudur” anlayışı, hemcinslerimizin birbirini savunması, desteklemesi ve bu tür olayları engellemek için birlikte hareket etmesi gerektiği anlamına gelir. Kadınlar arasında dayanışma, siber zorbalık ve dijital tacizin engellenmesi için en güçlü savunma mekanizmalarından biri olabilir.
Sonuç olarak, dijital dünyanın sunduğu kolaylıkların yanında, bu tür olumsuz etkileri de göz önünde bulundurmalı ve her bireyin güvenliğini sağlamak adına gerekli adımları atmalıyız. Zorbalık, her yaştan, her cinsiyetten insanı hedef alabilir ve ciddi travmalara yol açabilir.
Zorbalık ve linç kültürünün yayılmasını önlemek için farkındalığı artırmalı, empatiyi ön plana çıkarmalı ve daha güvenli bir dijital ortam oluşturmalıyız. Unutmayalım ki, saygı ve hoşgörü, bireylerin kendilerini ifade etmelerini ve huzurlu bir toplumsal düzeni mümkün kılan en önemli değerlerdir.
Meryem DAĞ